Spirulina

Spirulina ihtiyaç duyduğu enerjiyi, karasal bitkiler ve diğer çoğu alglerde olduğu gibi güneş enerjisinden fotosentetik olarak üretmektedir. Hem bakterilerin dahil olduğu prokaryot hem de daha gelişmiş tipteki ökaryot hücre özelliği gösteren bir organizmadır. İnsanlar tarafından sıklıkla tüketilen türleri Arthrospira platensis ve Arthrospira maxima’dır. Tatlısularda bulunan türleri daha yaygın olsa da denizel türleri de bulunmaktadır. Daha önce taksonomik olarak Spirulina genusuna dâhil olması nedeniyle günümüzde de Spirulina adıyla tanınmakta ve pazarlanmaktadır.

 

Mavi-Yeşil algler (siyanobakteriler) sınıfında bulunan Spirulina; 

  • % 60’ın üzerinde protein (sindirim oranı yumurta ile karşılaştırılabilir düzeyde yüksektir ve tüm esansiyel aminoasitleri içerir),  
  • zengin vitamin ve mineral içeriği (özellikle demir, kalsiyum, magnezyum, potasyum), 
  • süperoksit dismutaz ve karotenoidler gibi antioksidan maddeler, 
  • gamma linolenik asit (GLA) gibi nadir doymamış yağ asitler, 
  • mavi renkli suda çözünür nadir bir pigment olan fikosiyanin gibi çeşitli maddelerce zengin olması nedeniyle sıradışı ve çok yönlü tamamen doğal bir gıda takviyesidir. Dengeli şekilde içermiş olduğu çeşitli besin maddeleri ve fitokimyasallar nedeniyle birçok uzman tarafından süper gıdalar kapsamında değerlendirilmektedir.   

                                                                           

Spirulina’yı diğer mikroalg türlerinden üstün kılan çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bunlar başlıca; yüksek protein ve fikosiyanin pigmenti içeriği, sindirimi zorlaştıran selülozik yapıda hücre çeperinin bulunmaması, doğal bir antioksidan olan süperoksit dismutaz enzimi ile nadir bir yağ asidi olan gamma linolenik asit (GLA) içermesi şeklinde sıralanabilir. Fikosiyanin ve yeşil pigment klorofil nedeniyle karakteristik bir renge sahiptir. Ayrıca, kurutulduktan sonra ortaya çıkan karakteristik güçlü kokusu da türün belirgin özelliklerindendir.

                                                

Tarihçesi

Spirulina’nın insanlar tarafından gıda olarak kullanımı aslında oldukça eski dönemlere dayanmaktadır. Antik Aztek uygarlığı ve Afrika kabileleri bu türü sıklıkla beslenmelerinin bir parçası olarak kullanmışlardır. Spirulina’nın 16. yüzyılda İspanyol isgaline kadar Meksika’da Aztek’ler tarafından toplandığı, kurutulduğu ve gıda maddesi olarak tüketilip, “tecuitlatl” adıyla satıldığı bildirilmektedir. Yeni yerleşim alanları oluşturmak adına Meksika Vadisindeki göllerin drenajı sonrasında konu ile ilgili bilgiye rastlanamamaktadır. Günümüzde Texcoco Gölü’nde halen Spirulina bulunmakta olup kullanımı mevcuttur.

 Benzer şekilde Afrika’da Çad Gölü civarında yaşayan Kanembu kabilesi tarafından da bu ürünün “dihe” adı altından tüketildiği ve satıldığı bilinmektedir. Kişi başına dihe tüketimi haftada 50 grama kadar çıkabilmektedir.

 

Batello, C., Marzot, M., Toure, A.H., The Future is an Ancient Lake, FAO Report, Rome, 2004. 

 

https://www.fao.org/3/y5118e/y5118e09b.pdf, https://www.fao.org/3/y5118e/y5118e09c.pdf, 05.04.2021.

                                                                                               

                      

1986’da yaşanan Çernobil felaketi sonrası yüksek dozda radyasyona maruz kalan çocuklar üzerinde yapılan çalışmalarda, Spirulina takviyesi sonrasında radyoaktivite düzeyinin önemli oranda azaldığı belirtilmektedir. Fakat esas popülerliğini, NASA’nın Spirulina’nın uzayda astronotlar için gıda amacıyla üretilebileceğini söylemesi ile kazanmıştır. Bu nedenle de sıklıkla astronot gıdası şeklinde lanse edilmektedir. Ayrıca, FDA tarafından GRAS (Generally Recognized as Safe) yani “genel olarak tüketimi güvenli” statüsünde yer almakta ve dünya genelinde gıda takviyesi olarak kullanılmaktadır.  

 

 

Besinsel Özellikleri

Spirulina düşük kalorili ve yüksek derecede besleyici bir gıda takviyesidir. Birim kuru ağırlık bakımından yeryüzündeki en besleyici türlerden biridir. Günlük önerilen 3 gram Spirulina, takribi olarak aşağıdaki besin maddelerini içermektedir: 

 

    8,5 kalori

    1,8 g protein

    0,7 g karbonhidrat

    0,23 g yağ

    5 mg kalsiyum

    2 mg demir

    6 mg magnezyum

    25 mg fosfor

    40 mg potasyum

    31 mg sodyum

    0.3 mg vitamin C 

 

Spirulina ve Sağlık Üzerine Etkileri

Spirulina ve/veya ekstraktlarının sağlık üzerine olumlu etkilerini gösteren çok sayıda bilimsel çalışma bulunmaktadır. Nitelikli dergilerde gerçekleştirilen bu çalışmaların bir kısmı insanlar bir kısmı ise deney hayvanları üzerinde gerçekleştirilmiş olup, faydalı olabileceği durumlar aşağıda belirtilmiştir:  

     Enerji artışı ve kendini daha iyi hissetme 

     Vücutta eksik vitamin ve minerallerin takviye edilmesi

     Bağışıklığın desteklenmesi 

     Ağır metallerin giderimi

     Hücresel oksidasyonun önlenmesi 

     Hücre yenilenmesi

 

İçermiş olduğu sülfatlı polisakkaritler ve suda çözünür bir pigment olan C-fikosiyanin üzerine nitelikli dergilerde birçok makale yayımlanmış olup, bu maddelerin bağışıklık yanıtında olumlu etkiler gösterebildiği belirtilmektedir. Spirulina kuru ağırlığının yaklaşık %15’i gibi yüksek oranda fikosiyanin pigmenti içermektedir. Ayrıca, klorofil pigmenti bakımından da zengin olan Spirulina, kuru ağırlığının yaklaşık % 1’i gibi yüksek miktarda bu pigmenti içermektedir. Konsantre ve doğal bir vitamin, mineral, karoten ve antioksidan (özellikle süperoksit dismutaz) kaynağı olması nedeniyle güvenle kullanılabilecek bir mikroalg türüdür. 

 

Mavi-Yeşil Algler ve Dünyamız

Dünyamızda, Spirulina’nın da dahil olduğu siyanobakteriler (mavi-yeşil algler)’in ortaya çıktığı yaklaşık 3,6 milyar yıl öncesine kadar oksijen bulunmamaktaydı. Bu canlılar aslında birçok bakımdan bakteri özelliği göstermekte (prokaryot), fakat sahip olduğu klorofil molekülleri sayesinde fotosentez yapma özelliği kazanmıştır. Böylece, dünyamızın oksijenlenmesine katkı sağlamış ve oksijenli (aerobik) solunum yapan daha kompleks canlıların oluşumuna öncülük etmiştir.

Genelde, dünyamızdaki oksijenin yaklaşık yarısının algler tarafından üretildiği ifade edilmektedir. Fakat dünyanın %71’inin okyanus ve denizlerle kaplı olduğu, ayrıca içsuların katkısı da düşünüldüğünde, tahminlerini %80’e kadar çıkaran bilim insanları bulunmaktadır. Günümüzde çok fazla dikkat edilmeyen algler, özellikle de mikroalglerin ilerleyen dönemlerde dünyamız için pek çok alanda çok daha büyük öneme sahip olacağını düşünmekteyiz.